Hamas’ın Cezayir Temsilcisi Yusuf Hamdan, 7 Ekim’deki Aksa Tufanı operasyonu öncesinde İsrail’in Filistin direnişini yok etmek üzere Gazze Şeridi’ne saldırı hazırlığında olduğunu, Mescid-i Aksa’yı bir Yahudi mabedine dönüştürme çabalarına hız verdiğini belirterek, Hamas başta olmak üzere Filistin direnişinin savaşa girmek dışında bir seçeneğinin kalmadığını söyledi.
Hamdan, İsrail’in aralıksız saldırılarına maruz kalan Gazze Şeridi’ndeki durumu, Hamas başta olmak üzere Filistin direnişinin gücünü, Arap ve İslam dünyasının genelde Filistin davasına özelde ise Gazze’deki duruma ilişkin tavrını AA muhabirine değerlendirdi.
“Aksa Tufanı” öncesinde İsrail’in Filistin direnişini yok etmek üzere Gazze Şeridi’ne saldırıya hazırlandığına dair kesin bilgiler aldıklarını aktaran Hamdan, “Siyonist düşmanın direnişi yok etmek üzere Gazze Şeridi’ne saldırmaya hazırlandığına dair kesin bilgiler bize ulaşınca, elimizde, mukaddesatımızı, Batı Şeria’daki halkımızı ve işgal devletinin zindanlarındaki esirlerimizi savunmak için bu savaşa onurlu bir şekilde girmek dışında başka bir seçenek kalmamıştı.” dedi.
“Bedelsiz kurtuluş yoktur”
Bedelsiz bir direniş ve bedelsiz bir kurtuluşun olmadığını vurgulayan Hamdan, “Biz (Cezayirli düşünür) Malik bin Nebi’nin dediği gibi, sömürüye açık bir halk değiliz, işgale açık bir halk değiliz. Biz kuvvetle gasbedilenin ancak kuvvetle geri alınacağına inanan bir halkız.” diye konuştu.
Hamdan, İsrail ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında 1993’te varılan barış anlaşmasına işaret ederek, barışçıl siyasi çözümün sadece daha fazla Filistin toprağının kaybına yol açtığını, dolayısıyla direnişten başka seçeneğin olmadığını söyledi.
Cezayir’in Fransız sömürgeciliğine karşı sergilediği kurtuluş mücadelesini hatırlatan Hamdan, “Cezayir halkı, devrimini başlattığında, özgürlüğüne kavuşmak için bir buçuk milyon şehit verdi. Kimse bir buçuk milyon şehidin sorumluğunu Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi’ne (FLN) yükleyebilir mi?” ifadelerini kullandı.
Hamdan, Gazze’de büyük bir mücadele ve fedakarlık örneği sergilendiğine dikkati çekerek, “Bu bedel sadece Gazze Şeridi, abluka ve kendi menfaatleri için verilmiyor. Bu bedel, Müslümanların ilk kıblesi, (Cezayir Müslüman Alimler Birliği’nin kurucusu İmam Şeyh Abdülhamid) Bin Badis’in dediği gibi Mekke ve Medine’nin kız kardeşi olan Kudüs için, mukaddesatımız için, topraklarımız için ve haklarımız için veriliyor.” dedi.
“İsrail insanlığa karşı suç işliyor”
İsrail’in Gazze Şeridi’nde Batı’nın korumasında insanlığa karşı suç işlediğini belirten Hamdan, “Siyonist düşman (İsrail), Gazze Şeridi’nde insanlığa karşı suç işleyerek katliamlar zincirine imza atıyor. Uluslararası hukuka göre katliam olarak nitelendirilen bu suçları ABD, Fransa, Avrupa ve İngiltere’nin koruması ve ortaklığıyla işliyor.” diye konuştu.
Hamdan, İsrail’in Gazze Şeridi’nde direnişçilerle savaşmadığını, Filistin halkından intikam aldığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Şu ana kadar 10 binden fazla şehit var. Bunların yüzde 70’ini kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. Bunlar savaşmıyorlar. Siyonist düşman önce bu kadın ve çocukları hedef almaya bahaneler uydurmak istedi ancak daha sonra açıkça Filistin direnişini kucaklayan bu halkı hedef aldığını söyledi. Dolayısıyla direnişe inanan ve direnişin etrafında kenetlenen Filistin halkından intikam alıyor.”
“Arap ve İslam ülkeleri siyasi destek sağlayamıyorsa bari bir yardım eli uzatsın”
Hamas’ın bir ulusal kurtuluş hareketi olduğunu ve topraklarını savunduğuna vurgulayan Hamdan, “Biz Hamas olarak, Arap ülkeleri, Arap başkentlerine, Mekke ve Medine’nin kız kardeşi Kudüs’ü, Müslümanların ilk kıblesini savunan direnişe ve Filistin halkına silah yardımı yapamıyorsa da en azından siyasi destek sağlasın dedik.” ifadelerini kullandı.
Filistin halkını yok etme hareketine katılan ve adeta bir pakt gibi hareket eden güçler olduğunu ancak buna karşılık Arap-İslam ülkelerinin kendi menfaatlerini düşünerek Filistin’e siyasi destek bile vermediğini dile getiren Hamdan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Başkentlerimiz, bu siyasi desteği sağlayamıyorsa bari bir yardım eli uzatsın. En azından halkımızın yaraları sarılmış olur. Bu da tarih boyunca kadınların göreviydi. Maalesef gerçeklik budur. Kudret sahibi başkentlerimizi acil sahra hastaneleri göndermekten ne alıkoyuyor? Enkazlar altındaki binlerce şehidi, yaralıyı çıkarabilecek sivil savunma ekiplerini göndermekten ne alıkoyuyor? Enkaz altında olup da hala yaşayan birçok insan var. Gazze Şeridi’nin bu gücü yok. Gazze’nin Kudüs’ü, ümmetin topraklarını savunma gücü var. Ümmetin de halkımızın yaralarını saracak kudreti var.”