Türkiye’nin bu dönemde belirginleşen yeni savunma ve güvenlik anlayışının merkezinde üç temel kavram yer alıyor: “yerlilik”, “millilik” ve “otonomi”. 20 yıl gibi çok kısa bir sürede savunma sanayiinde yüzde 80’leri bulan dışa bağımlılık yüzde 20’ler seviyesine düştü. Geçmişte yalnızca 248 milyon dolar olan savunma ve havacılık ihracatı, 2022 yılında 4,395 milyar dolara ulaştı. 2022 yılı sonu itibariyle, savunma firmalarımızın tüm savunma ve havacılık satışlarını içeren ve sektörün büyüklüğünü gösteren Toplam Savunma ve Havacılık Sektör Cirosu 12,196 milyar dolara ulaştı. 2002 yılında yalnızca 62 savunma projesi yürütülmekteyken 2023 yılında proje sayısı 13 kat artarak 850 oldu. “2002 yılında yaklaşık 5,5 milyar dolar bütçeli savunma projeleri yürütülürken gelinen noktada ihale süreci devam eden projeler de göz önüne alındığında, yaklaşık 16 katlık bir artış ile 90 milyar dolarlık proje hacmine ulaşıldı.
2006 ile başlayan dönemde ise konunun ciddiyeti kavranmış, dış satışlar konusunda kamunun her kesiminden destek sağlanmasına yönelik olarak önemli adımlar atıldı. 2006 sonrasında savunma sistem tedariklerinde yerli ana yüklenici kullanılmaya başlanmış, projelerin performans, zaman ve kaynak yönünden gerçekleştirilebilirliğini önceden tespit etmek ve daha sonra zaman ve kaynak israfını önlemek, ihtiyacın karşılanamamasından dolayı alınacak riski bertaraf etmek ve uygulanabilir bir bütçe yapmak için ise “yapılabilirlik etütleri” de yaptırılmaya başlanmıştır.
2006 tarihli 2007-2011 Stratejik Planı ile Savunma Sanayi Müsteşarlığı; Türkiye’nin savunma ve güvenliğine yönelik olarak TSK ve kamu kurumlarının sistem ihtiyaçlarını karşılamak ve savunma sanayiinin geliştirilmesine yönelik strateji ve yöntemleri belirlemek ve uygulamak misyonu doğrulusunda ülkenin stratejik savunma ve güvenlik ihtiyaçlarına teknolojik gelişmeler doğrultusunda özgün yurt içi çözümler sunan, uluslararası pazara entegre ve rekabetçi bir savunma sanayiine yön veren uzman tedarik kurumu olmaya yönelmiştir. 2010’lu yıllardaysa kritik teknolojilerin ve tasarım kabiliyetlerinin azami ölçüde yurt içinden karşılanması amacıyla, yurt içindeki ana yüklenicilerin sorumluluğunda özgün tasarım programlarına ağırlık verilmiştir. SSM’nin 2012-2016 Stratejik Planı’nda vizyonu savunma ve güvenlik teknolojilerinde Türkiye’yi üstün kılmak şeklinde ortaya konulmuş ve ülkenin savunma ve güvenlik yeteneklerinin gelişimini sürekli kılacak sanayileşme, teknoloji ve tedarik programları yönetmek misyonu üstlenilmiştir. Bu doğrultuda TSK’yı, geleceğin muharebe ortamına hazırlayacak, savunma ve güvenlik teknolojilerinde yetkinlik kazanmayı, teknolojik üstünlük kazandıracak platform ve sistemlerin yurtiçinde geliştirilmesini amaçlayan bu programların, hizmete alınmasıyla, Türkiye’nin yurtdışına bağımlılığı önemli ölçüde azaltılmıştır. MİLGEM Korveti, Altay Tankı, Atak Taarruz Helikopteri, Anka ve Bayraktar İnsansız Hava Araçları, Hürkuş Eğitim Uçağı, Göktürk-1 Gözetleme uydusu, Yeni Tip Karakol Botları, Süratli Müdahale Botları, Milli Piyade Tüfeği, Mayına Karşı Korumalı Araçlar, Hava Savunma ve Füze Sistemleri başta olmak üzere birçok sistem, alt sistem ve silah sistemi savunma sanayinde bağımlılığı azaltan projelerin sonuçlarıdır. Bu çerçevede 2006 sonrası süreçte savunma sektöründe önemli mesafeler kat edildi. Dünyada savunma ve güvenlik alanında en büyük 100 savunma sanayi şirketi arasında üç Türk şirketi de yer edindi.
2014-2018 yıllarını kapsayan 10. Kalkınma Planı savunma sanayiinin rekabetçi bir yapıya kavuşturulması, savunma sistem ve lojistik ihtiyaçlarının özgün tasarıma dayalı olarak ülke sanayisiyle bütünleşik ve sürdürülebilir bir şekilde karşılanması, uygun teknolojilerin sivil amaçlı kullanımı ile yerlilik oranının ve Ar-Ge’ye ayrılan payın artırılması ve belirli savunma sanayi alanlarında ağ ve kümelenme yapılarının desteklenmesine vurgu yapmaktadır. Plan ile uyumlu olarak 2017-2021 Stratejik Planı’nda SSM “özgün tasarım ve ileri teknoloji yetenekleriyle savunma ve güvenlik alanında Türkiye’yi küresel bir oyuncu haline getirmek” üzere “ülkemizin savunma ve güvenlik alanlarındaki gücünü artıracak yeteneklerini geliştirerek savunma sanayiinin sürdürülebilirliğini sağlayacak programları bütünsel bir yaklaşımla yönetmek” üzere amaç ve hedefler belirlemişti.
Müsteşarlık, 15 Temmuz 2018 tarihli karar ile Savunma Sanayii Başkanlığı statüsüne kavuştu.